Peki, bu kadar allayıp pulladığımız e-sporun hiçbir olumsuz yanı yok mu? Yani, bu sektöre dair her şey toz pembe mi? Elbette ki değil…
Meselenin
temelinde, e-sporun diğer (geleneksel/analog, yani dijital olmayan) spor
türleri ile benzeştiği ölçüde barındırdığı genel geçer sorunlar bulunuyor. Yani
e-sporun yaşadığı problemleri anlayabilmek için, evvela diğer profesyonel spor
türlerinin yaşadığı aksaklıkları algılamak lazım. Diğer bir tabirle, en
azından bir adet profesyonel spor sektörüne ve sıkıntılarına aşina iseniz, e-sporun
içinden geçtiği bu süreci de kolaylıkla idrak edebilirsiniz.
Bu
genel sorunların büyük çoğunluğunu, yasa dışı/izinsiz bahis ve kumar, şike,
doping, oyuncuların/çalışanların özlük hakları, alacakları, hukuki statüleri
ve müsabaka içerisinde, arasında ya da dışında maruz kalabilecekleri sakıncalı
muameleler teşkil ediyor. Tabi oyuncular ve takım yönetimi arasında
yaşanabilecek uyumsuzlukları da bu kategoriye dâhil edebiliriz. Örnek vermek
gerekirse:
Ø Oyuncu maaşları ve takım kazançları genel çerçevede
sektör gelirleri ile aynı oranda artmayabildiği ya da bahis kültüründe çok daha
fazla para hacmi bulunduğu için, oyuncuların ve takımların bahis kapsamında
şikeye meylettiklerine sıkça denk geliyoruz. Mesela, IBuyPower isimli Kuzey
Amerika CS: GO ekibinin, Ağustos 2014’te NetcodeGuides.com isimli rakibiyle
karşılaştığı maçta şike yaptığı ve takımdaki 5 oyuncudan dördünün bu maça
(rakibin üzerine) bahis oynayarak kasten kaybettiği anlaşıldı. Bu oyuncular
ömür boyu profesyonel arenadan men edildiler. 2020’nin Mayıs ayında Avustralya’da
alt düzey bir takımın oyuncularının da aynı şekilde şike yaptığı tespit edildi.
Dragon Gate ve LGD Gaming gibi takımların League of Legends
oyuncuları ve StarCraft II’nin efsanelerinden “sAviOr” ve StarCraft II’nin
devlerinden “Life” da bahis uğruna böylesi şikeler yaptıkları için men
cezası aldılar. Bu konudaki en geniş kapsamlı suçu, takımının maaşını ödemek
adına 2013’te kendi maçlarına bahis oynayan ve oyuncularına kasten yenilmeleri
talimatını veren AHQ Kore takımının koçu No Dae Chul işledi. O kadar ki,
bu süreç “Promise” isimli bir oyuncunun intihar teşebbüsüne dek vardı.
Ø Fortnite’ın ünlü bağımsız yayıncılarından “Tfue”,
2019’da dünyanın en büyük e-spor takımlarından FaZe Clan ile anlaşma
sağladıktan sonra, imzaladığı kontratın adeta gabin (sömürü) yaratacak kadar
aleyhinde olduğunu fark etti ve takımıyla mahkemelik oldu. Böylesi sözleşmeler bilhassa
ufak ölçekli takımlarda ve Türkiye gibi ülkelerde sıklıkla düzenleniyor ve e-sporcular
bu konuda neler yapabilecekleri yeni yeni oluşan dernekler ve sendikalar (EOD
gibi) aracılığıyla öğrenmeye başladılar.
Ø Ünlü League of Legends ekibi Griffin’in koçu “cvMax”,
oyuncularına fiziksel şiddete varan hareketler ve hakaretamiz davranışlar
sergilediği gerekçesiyle, oyuncularından gelen şikâyet üzerine tüm iyi
şöhretini kaybetti. Bu skandalın ilginç yanı, kendisini savunurken “Uzakdoğu’da
olması gereken ve alışılageldik koçluk tarzının tam da bu olduğunu, aksi halde
oyuncuların koçu umursamadığını, otoritesine saygı duymadığını, bu yüzden de
aslında bizzat oyuncuların kendisinden böyle bir koçluk üslubu görmeyi talep
ettiğini” söylemesiydi. Ülkemizde de Lamine-Lounis “Kanani” Khouani
isimli League of Legends oyuncusu başta olmak üzere kimi isimler profesyonel
arenada kendilerine böylesi muameleler sergilendiğini, takımın bir arada
yaşadığı gaming house’lardan vakitsizce kovulabildiklerini (bkz. “Rogu”)
ve Galatasaray – “Hioss” vakasında olduğu üzere, alacakların zamanında
ve eksiksiz ödenmesinde büyük sorunlar çıktığını belirtiyorlar.
Ø Griffin takımı ayrıca, reşit olmayan bir oyuncuya,
diledikleri herhangi bir takıma, üstelik bu süreçte hiçbir ücret kazanmayacağı
biçimde kendisini kiralık gönderme hakkını içeren bir sözleşme imzalattığı için
Güney Kore’de ülke meclisinin gündemine taşındı ve oyuncu hakları bu sayede
önem kazandı. Yasa dışı işler ve e-spor denince akla gelen ilk ekip ise, Team
Empire adıyla kurulan ve sonraları Moscow Five ismiyle League of
Legends’ın ilk sezonlarına damga vuran takımdır. Zira takımın kurucularının ve
sahiplerinin arasında 2010’da ABD’de 160 milyon dolarlık siber kredi kartı
dolandırıcılığı ve hacker’lık suçu işleyen Vladimir Drinkman de bulunuyordu…
Ø E-sporun bilhassa günümüze kıyasla çok daha az gelir
imkânları sunduğu başlangıç evresinde, League of Legends başta olmak üzere pek
çok branşta profesyonel seviyedeki oyuncular, vakitlerini bu kadar adadıkları
bir sektörde geçimlerini sağlayabilmek uğruna para karşılığı amatör oyuncuların
oyun içi “rütbelerini” (ranking) yükseltme eylemine başvuruyordu. Günümüzde de
profesyonel oyuncuların pek çoğunun sürdürdüğü bu uygulama kapsamında,
satrançtaki gibi ELO adı verilen ve oyuncunun düzeyini belirleyen dijital
puanlama sisteminde yükselmek isteyen kimi amatör oyuncular, belirli ücretler
karşılığında el altından kullanıcı hesaplarını üst düzey oyunculara
devrediyorlar ve hesapları en üst seviyelere taşınınca da geri alıyorlar.
Kariyerindeki tüm geçimini bu yolla sağlamayı seçen ve
pek çoklarına göre tarihin en iyi tekil oyuncusu olarak yayıncılık platformunda
da şöhret kazanan “Apdo/Dopa” gibi bir League of Legends efsanesinin
ömür boyu men cezası yemeye aldırmaması bir yana, ülkemizde de benzer bir
vakada yakalanmasının getirdiği şöhreti yayıncılık kariyerine taşıyarak
gelirini ve tanınırlığını misliyle katlayan Ferit “wtcN” Karakaya türü
örneklerin varlığı, e-sporcu gelirlerinin istikrara ve itibarlı bir düzeye
erişmediği sürece böylesi eylemlerin önüne kolay kolay geçilemeyeceğini de
gösteriyor. Nitekim bu sektörün ekonomik ve sosyal dinamiklerindeki
adaletsizlik sonucunda kariyerini bırakan yahut eğitimine devam edip başka
mesleklerin peşinden gitmek uğruna ara veren “Thaldrin”, “Alaracle” ve
“Senna/Chibi” gibi e-sporcular da mevcut. Yani e-spor, diğer mesleklere ya
da üniversite eğitimi almaya kıyasla pek de öyle ‘devasa bir cazibe merkezi’
değilmiş gibi görünüyor…
Ø Cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirdikten sonra
taraftarların, rakiplerin ve hatta takım arkadaşlarının gösterdiği tepkiye
dayanamayarak (ve ameliyat sebebiyle oluşan fiziksel bazı deformasyonların da
etkisiyle) genç yaşta emekli olan Maria “Remi” Creveling, muhtemelen bu
baskılar sonucunda geçirdiği psikolojik sorunların etkisiyle genç yaşta
uykusunda vefat etti. Takım arkadaşından cinsel tercihi sebebiyle kötü muamele
gördüğünü belirterek şikâyetçi olan ünlü Türk League of Legends yıldızı Mustafa
Kemal “Dumbledoge” Gökseloğlu da, oyunun üretici şirketi Riot Games’in
kurallarında belirtilen süre içerisinde şikâyetini dile getirmediği için, talep
ettiği adalete kavuşamadı.
Ø Siyasetin sporda ne denli ağırlık sahibi olabildiği
hepimizin malumudur. Bunun son örneklerinden birisi, NBA takımlarından Houston
Rockets’ın ünlü ve devrimci genel menajeri Daryl Morey’nin Çin ve Hong
Kong hakkındaki yersiz açıklamaları neticesinde Çin’in NBA ile olan pek çok
yayın ve sponsorluk anlaşmasını feshetmesiydi. Yine benzer dönemlerde (2019
Eylül) çok benzer şekilde, “Blitzchung” isimli bir Hearthstone oyuncusu,
katıldığı dünya şampiyonasında bir maçın ardından Hong Kong – Çin meselesi
üzerine canlı yayında dile getirdiği görüşü sebebiyle oyunun üreticisi Blizzard
şirketi tarafından geçici men cezası aldı. Yani siyaset – ekonomi ve ifade özgürlüğü
paradoksu, e-sporda da kendini göstermeye başladı.
Ø 6222 sayılı Sporda Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hemen
her sporseverin malumudur. Maç içerisindeki olumsuz eylemleri belli bir düzeye
dek kapsamayan bu kanun, kimi hallerde kıyasen e-sporda yaşanabilecek şiddet ve
benzeri vakalarda da uygulama alanı bulabilir. Fakat işler henüz o raddeye
varmadığı için, ülkemizde de dünyada da pek çok oyuncu, maç içerisinde yahut
sonrasında rakipler hakkında hakaret içerikli açıklamalarda bulunduğu için
üretici firmalardan ceza alabiliyor. Ülkemizde en son Royal Youth’un League of
Legends oyuncularından “Carve” böyle bir ceza alırken, dünya genelinde
bu tür vakalardan en önemlilerine “Profit”, “Swag”, “Dafran”, “delusioN”,
“Frenzyy” gibi isimler imza attı.
Ø Doping konusunda her ne kadar tarihe geçmiş büyük bir
skandal yaşamasa da, e-spor, 2015’te ismi açıklanmayan ABD’li bir oyuncunun da
itiraf ettiği üzere, özellikle odaklanma ve dayanıklılık temelli kimi yasaklı
madde tüketimine sıklıkla sahne oluyor. Bu noktada WADA’nın da resmen tanıdığı ESIC
(Esports Integrity Coalition) türü kurumların varlığı, büyük önem arz ediyor.
Böylesi
dertlere ek olarak bir de, e-sporun kendi tabiatından kaynaklanabilecek kimi
problemler mevcut. Bunlar ya sakatlık, bıkkınlık ve fiziksel/ruhsal sağlık
gibi noktalarda geleneksel spordaki görünümlerinin bir parça (yani e-spora
uyarlanacak şekilde) değişip dönüşmüş halleriyle kendilerini gösteriyorlar ya
da bağlantı hızı, kalitesi, kalıcılığı, ekipman düzeyi, yazılım niteliği,
hile ve siber güvenlik gibisinden tümüyle dijital devrime özgü biçimde
etkilerini hissettiriyorlar. Mesela;
Ø League of Legends’ta efsanevi orta koridor Faker’ın
kriptoniti olması ile bilinen Ashley “PawN” Kang, öncelikle sırt, boyun
ve omzunda baş gösteren fıtık sebebiyle ameliyat olup maçlardan uzak kaldı,
sonrasında da çok yoğun bir müsabaka takviminde, akıl almaz derecede yoğun
beklentilerin yarattığı stres altında sürekli aynı işi yapıp başarı kovalamaya
dayanamayarak OCD hastalığına yakalandı ve hem kendi sağlığı hem
de takımının selameti açısından, kariyerinin baharında emekliliğini açıklamak
zorunda kaldı. Lakin Lam “kOu” Tinh Tri isimli oyuncu, kendi zihinsel
sorunlarından bu kadar ‘kolay’ kurtulamadı ve en sonunda kendi canına kıyarak
vefat etti. Maç içerisinde haddinden fazla öfkelenen ünlü Invictus Gaming
League of Legends oyuncusu “Silly” ise, maçın hemen ardından cinnet
geçirerek dünya kamuoyu önünde klavye gibi ekipmanlarını parçaladı ve takım
arkadaşlarına fiziksel saldırıda bulundu.
Ashley
“PawN” Kang
Ø Toplumumuzun ünlü aktris Meryem Uzerli
vasıtasıyla tanıdığı tükenmişlik sendromu (burnout) yüzünden
dünya genelinde pek çok oyuncu kariyerine kısa aralıklar vermek ve içlerinde o
motivasyon ile enerjiyi tekrardan hissetmek adına inzivaya çekilmek durumunda
kalıyor. Bunun ülkemizdeki meşhur örneklerinden birisi de, BAU SuperMassive
takımı ile League of Legends kariyerinin zirvesindeyken bu “molayı” vermek
durumunda kalan ünlü orta koridor Koray “Naru” Bıçak oldu. Böylesi
istirahat dönemleri, bu denli yorucu bir takvim sürecinde (tıpkı NBA’deki ‘82
maçın tümünde değil, salt çoğunluğunda oynama’ furyası gibi) günden güne daha
elzem hale geliyor.
Ø League of Legends’ın bir diğer ünlü ismi, emekli üst
koridor Uğur “Panky” Taş, henüz beslenme, fiziksel sağlık ve uyku
yönünden yeterli bilinçlenmenin oluşmadığı dönemlerde kariyerini geçirdiği
için, diyabet başlangıcı evresine geldiğini bizzat itiraf etti. Fast food’a ve
kafeinli içecekler yahut enerji içeceği tüketmeye dayalı bir beslenme
alışkanlığının, görece çok az hareketlilik içeren e-spor temposunda büyük
hasarlar yaratabildiğine çok yaygın biçimde rastlıyoruz. Hele ki bir de yanında
içki ve/veya sigara tüketimi mevcutsa…
Ø El bileği, el, dirsek ve boyun sakatlığına inanılmaz
ölçüde yatkın hale gelen (masa başı, ya da diğer bir tabirle mobil
olmayan/geleneksel) e-sporcular düzenli fiziksel egzersiz yapmazlarsa, tıpkı
hamlamış vücutla halı sahada yahut spor salonlarında kendilerine aniden aşırı
yüklenen kişiler gibi, derin ve kalıcı sağlık sorunlarına davetiye çıkarmaları
işte bile değil.
Ø 2010’ların sonuna doğru gerçekleşen bir League of Legends
TBF’sinde (Türkiye Büyük Finali), Çin menşeili olduğu iddia edilen bir odaktan
tüm müsabaka sistemine bir siber saldırı teşebbüsü gerçekleşti. Kimi
e-spor müsabakalarında, DDoS (Distributed Denial-of-service)
başta olmak üzere pek çok farklı koldan dijital ve siber saldırılar söz konusu
olabiliyor. Bu da, yazılım ve altyapı temin eden tüm şirketlerin başına ek
güvenlik belaları sarılması demek…
Ø Futbolda 1990 Dünya Kupası elemelerinde Şilili kaleci Roberto
Rojas’ın başvurduğu hile yöntemi pek çok sporseverin aklındadır. Benzer
şekilde, 2018’de meşhur OpTic takımının Hindistan şubesinde “Forsaken”
isimli bir CS: GO oyuncusu da resmî bir turnuvada hileli ekipman ve yazılım
kullandığı için 5 yıl men cezasına çarptırılarak ibretlik bir örnek teşkil
etti.
Ø Hile demişken; 2019 Clash Royale dünya kupasında Gregory
isimli oyuncu, kulaklığının içerisine bir airpod yani kulak içi iletişim cihazı
koyarak (seyircilerin arasında oturduğu için dev bilgi ekranında rakibin
destesini ve oynadığı kartları görebilen) koçu ile maç esnasında bilgi
alışverişi yaptı. Yine de maçı kaybetmesinin yanı sıra, bu eylem sebebiyle cezaya
da çarptırıldı. Benzer şekilde, 2012’de League of Legends Dünya Şampiyonası
esnasında Team SoloMid’e karşı yaptıkları maçta ünlü Azubu Frost takımı
oyuncularından “Woong” kurallara aykırı biçimde başını kendi ekranından
çevirip sürekli seyircilere gösterilen dev bilgi ekranına baktığı ve bu sayede
rakibin maç haritasındaki konumlarına dair bilgi topladığı için takımı 30 bin
dolarlık cezaya çarptırıldı.
“Woong”un hile
yaptığının kanıtlandığı ânın görüntüsü
Ø Konu sadece hile değil, muvazaa, yani danışıklı dövüş de
olabiliyor. Nitekim 2014 MLG turnuvasında iki League of Legends takımı, Team
Dignitas ve Team Curse, kurallara tamamen aykırı biçimde bir mutabakata
vararak (ve icabında Teemo karakterini bile seçerek) ARAM
(All-random, all-mid), yani herkesin yalnızca orta koridorda ve tümden rastgele
seçilmiş şampiyonlar kullanarak mücadele edeceği bir maç yapmaya teşebbüs etti.
Böylesi yüksek profildeki bir turnuvada bu kadar meşhur takımların bu tarz bir
skandala imza atması herkesi şoke ederken, üretici firma Riot Games iki takımı
da cezalandırdı. Benzer şekilde, 2013 senesinde LoL takımlarından Team Dark,
dev rakibi Samsung Galaxy Ozone karşısında 3 maç üzerinden
oynadıkları serinin ilk maçından feragat etmekle kalmayıp, ikinci maçta da
sadece ormancı rolü oynayan şampiyonlar tercih edip adeta kasten yenildiler.
Rekabeti daima körüklemek isteyen Riot Games, bu “trolleme” teşebbüsü
karşısında Team Dark oyuncularının tamamını profesyonel sahneden men etti…
Başka
sorunlar da var elbette; örneğin Echo Fox takımını kurarak geleneksel
spor dünyasını e-spor ile birleştirmede öncülük eden emekli basketbol yıldızı Rick
Fox’ın, ırkçılık yaptığı iddiasıyla takımın diğer yatırımcılarından Amit
Raizada’ya dava açması ve genel olarak takımların oyuncu ve personel
maaşı sebebiyle yaşadığı mali sıkıntılar gibi. Sektör inanılmaz gelir elde etmeye imkân sağlasa da,
oyuncular bu dönemde paha biçilmez ve kolayca ikame edilemez bir durumda addedildikleri
için, oyuncu havuzu nitelik ve nicelik yönünden tüm dünyada genişleyene
dek, profesyonel oyuncular yıllık maaş ücretlerini alabildiğine yükseltecekler.
Nitekim Astralis, Team Liquid, OpTic Gaming gibi pek çok başat ve lider
e-spor takımı bile, kazandığı onca başarıya karşın, yıllık gelir-gider
raporlamasında yatırımcılarına ve ortaklarına (artık her birinin dernek değil
de büyük bir şirket ve holding gibi yönetildiğini belirtmeye gerek yok sanırım)
zarar açıklıyorlar. Bu durum, takımın markasıyla içecek üretmek ve başka tür
lisanslı ürün satmak ya da yayıncılık üzerinden/turnuva yayın havuzu
gelirlerinden daha fazla para kazanabilmek gibi pansuman tedbirlerle
çözülebilir; ama bilhassa Türkiye gibi böylesi bir naklen yayın gelir
havuzu sisteminin olmadığı ülkelerde, e-spora fon sağlamak takımlar için büyük
bir sorun yaratıyor.
Sözün
özü, bu örnekler de gösteriyor ki, e-spor da diğer spor dalları gibi genel ya
da kendine has birtakım ciddi sorunlara sahip ve oyuncular, kazanmak adına,
fırsatını buldukça her yerde aynı eğilimleri sergileyip hakkaniyeti, adil
rekabeti ihlal edebiliyor. Yani insan, her yerde insan. Mesele rekabet
etmek ve kazanmak oldukça, insan zekâsı daima kuralları kendi lehine yontmaya
ya da delmeye uğraşacak. Bu yüzden kural koyucu ve yaptırım uygulayan
otoritelere büyük görev düşüyor – tabi yeni oyuncu adaylarının bilinçlenmesi
konusunda, takımlara ve ebeveynlere de…
10 Haziran 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder