7 Eylül 2018 Cuma

İsmet Abi...

Bazen, ölüm başladığında, sözün bitmesi gerekir...

Ama henüz değil...


Bir tarihi uğurlamaya gidiyoruz Çanakkale'nin Seddülbahir'ine,

En sevdiği yerden, hepimizin bir gün gideceği yere...

İsmet Badem, İsmet Abi'miz, bizlere yine kendi usulünce bir 'hoşçakal' edası hazırladı.

Hiç olmayacağını değil, şimdi olmayacağını düşündüğümüz şeyi yaşadı,

Biz de onun bu ikramını bir dilek, bir dua, bir de şiir ile iade edeceğiz, hani onun bize hep öğrettiği gibi...

"Dudaklarınızdan tebessüm, kalbinizden basketbol sevgisi eksik olmasın..."

Âmin..

Beni ve nicelerini, kimbilir kaç kuşağı basketbola âşık eden ikilinin İsmet Abi'si, Murat Murathanoğlu kardeşini yalnız, bizleri de öksüz bıraktı.

45 seneye binlerce panel, sayısız köşe yazısı, dergi ve gazete editörlüğü, koçluk, idarecilik, yorumculuk, şairlik ve gezginlik sığdırdı.

Hiç üşenmedi, her yere, karşılık beklemeden, bedel istemeden, sırf basketbolu daha çok kişiye sevdirmek için gitti.

Her daim aynı enerjiyle, aşkın bir coşkuyla, dinleyenlere "burada kutsal bir hazine var, gelin siz de bunun bir parçası olun!" dedi.

Yaptıklarının hepsini tarih şuuru içerisinde, titizlikle, özenle gerçekleştirdi.

İşte bu üç meziyeti, bu üç erdemi birleştirebildiği için tarihe geçti, ruhu gibi payidar oldu.

Sadece bu kadar mı?

İlber Ortaylı ile kültür sohbeti edebilecek ve ona "Yahu sen hep gelsene böyle benimle seminerlere" dedirtecek kadar entelektüel, bilgili, aydın,

Sunay Akın kadar hitabı kuvvetli, hevesli bir öykü anlatıcısı,

Deli Dumrul kadar atak, korkusuz ve mert bir devdi.

Abideydi.

Bize, herkese basketbolu ve kitabı öğütledi.

2000'lerin başında Harlem Globetrotters Mydonose Showland'e geldiğinde, yani babam ilk kez beni bir spor maçına götürdüğünde de oradaydı ve büyük küçük herkese aynı sevdayı tavsiye etti.

Öğretmenliğin kuru kuruya bilgi aktarmakla değil, sevgiyle ve sempatiyle yapıldığı vakit herkesin derisine, yüreğine, aklına işleyeceğini ispatladı.

Kitaplarını tekrardan halkla buluşturmayı hayal ettiğimi söyledim kendisine, ve tanıştık yakın zamanda bu sayede yüz yüze.

Evet, 7 yaşından beri hayaliydi Efe'nin, İsmet ve Murat Abileri ile birlikte basketbola hizmet etmek, o büyüye kapılmak, o efsunu yaymak.

Çok sevindi, bana o derin ameliyattan sonra "Yeniden yaşama ümidi aşıladın" dedi.

"Ah, sen benim yanıma 10 yıl önce gelecektin!" diye, sonsuz sevinci ve hüznü bana aynı anda hissettiren bir feryat etti.

Her gittiğimiz yerdeydi hayranları, onu ekranda göremedikleri birkaç yılda sevgileri hiç dinmemişti.

Çok merak ettiklerimi anlattı, doğru bildiğim yanlışları düzeltti.

Çocukluk hayallerimden birini hedef kıldı.

Ve oradan, "Ben İsmet Badem", "Ebruli" ve "Niyetçi"yi bir şekilde yeniden topluma kazandırmak için sözleşerek ayrıldık.

Ben çalışmaları tamamlarken, o, motoruna çoktan kavuşmuş, ülkeyi turlamaya başlamıştı.

En son konuşmamız, Kurban Bayramı'ndaydı.

Tek eksiğimiz, bir önsözdü. Onu ve günümüze dair bir-iki yeni satırı yazacak,

Yakın zamanda ansızın gidenlerin ardından da bir şeyler ekleyecekti.

Sözleşme için sözleşemeden, bu hayalin, hedefin gerçekleşmesine ramak kala,

O,

Yaşamak istediği gibi yaşadı, ve yine istediği biçimde bu yaşamı noktaladı.

Kendisine takdim edebildiğim ve içindeki kimi şiirleri onun sesinden dinleyebildiğim tek eserimdi Kurşun Asker;

Giriş cümlesi, sanki onun bugünü için yazılmış gibiydi:

"Bir zamanlar birbirimize demiştik ki; hayatta kendi ölüm şeklini bile belirleyemedikten sonra, boşuna yaşıyorsundur..."

Mehmet Baturalp, Tuna Huş, Ünal Büyükaycan, Cavit Altunay, Doğan Hakyemez, Battal Durusel ve şimdi de İsmet Badem...

50 yılda ancak bir kez bulduğumuz bu isimleri, tek bir senede kaybettik.

İsmet Badem artık aramızda değil.

Basketbolun Albus Dumbledore'u, Sunay Akın'ı, Kemal Sunal'ı, Barış Manço'su yarın ölümsüzleşiyor.

İlkeleri ve mirası, basketbolu, bana, benim gibilere, bize, tüm basketbolseverlere emanet.

Ve işte şimdi, elveda derken, sözün de bitmesi gerek:



1 yorum: