15 Ağustos 2018 Çarşamba

Beşiktaş Güzel Yolda


beÅŸiktaÅŸ akhisar ile ilgili görsel sonucuGecikmeli de olsa, Beşiktaş - Akhisarspor maçındaki gözlemlerimi paylaşıyorum. Sezona güzel bir açılış yaptığımız bu maçın ilk yarısında şiir gibi bir oyun sergilerken, ikinci yarıda o alıştığımız tedirgin, hata yapmaya meyilli Beşiktaş'ı yeniden seyrettik ve galibiyet yolunda huzur bizden uzak oldu. Açıkçası, ikinci yarıdaki performansımız yüzünden beklentilerin altında kaldığımızı ve 3 puanın bile içimize sinmediğini söyleyebilirim.


İsimleri değerlendirecek olursak:


Jermaine Lens: Maçın açık ara yıldızıydı. Özellikle ikinci yarıda oyunu açan spektaküler hareketleri, rakibi oyundan düşüren hamleleri göz alıcıydı. Bunca zamandır nerelerdeydi, bilinmez; ama dönüşü muhteşem olmuş. Böyle oynamayı sürdürürse, Quaresma'yı diğer kanada, Babel'i de forvete veya forvet arkasına monte ederken aklımız kalmayacaktır. Hızını ve bitiriciliğini de Quaresma seviyesinden yukarıya çekmesi dileğiyle... (9,5/10)

Kyle Larin: Bana kalırsa, bu çocuk çok iyi bir santrfor olacak. Tek eksiği, hızı. Daha doğrusu, Aboubakar seviyesine henüz gelememesinin sebebi, topsuzken ve topa hamle yaparken bu kadar hantal ve yavaş kalması. Topla birlikteyken çok iyi hareketleniyor, kafa toplarında ve ikili mücadelelerde bir hayli etkili; ama ceza alanında koşu yoluna atılan toplara daha çabuk ulaşması şart. Eğer hızlı savunma oyuncularıyla dolu bir rakibe karşı oynanıyorsa, yerine Babel tercih edilebilir. (8/10)

Gary Medel: İlk yarı olağanüstü top oynadı. Sezgileri, kritik müdahaleleri çok başarılıydı. İkinci yarıda hakem kararları yüzünden biraz dağılsa da, en azından Necip kadar savrulmamayı başardı ve takımı ayakta tuttu. Gerek savunmada, gerekse de Atiba'nın yerinde takımın sigortası olabilir. Çok beğendim yine kendisini. (9/10)

Oğuzhan Özyakup: Aslında zekâ ve kabiliyet açısından bir eksiği yok. Fakat oynamak istediği futbola fiziği ve bitiriciliği yetersiz, hatta elverişsiz kalıyor. Bu maçta da yine bunun sıkıntısını çekti. Asist yönünden yaptığı nice katkı var, fakat ikinci yarıda fizik kondisyonundaki eksiklik onun oyundan düşmesine yol açtı ve yapmak istediği seri hareketlerin çoğuna mani oldu. Uzaktan şutları halen içler acısı. Duran topları kullanma yetisi de Sosa, Q7 veya Talisca'nın çok gerisinde. Ama yanına iyi bir uzun mesafe bitiricisi yerleştirilirse, bu sezon Talisca'nın yokluğunu belirli açılardan hiç hissettirmeyecek. (8/10)

Caner Erkin - Gökhan Gönül: İkisi de görevini harfiyen ve layıkıyla yaptı. Gökhan hücuma fazla çıktığı vakit dönüşte savunmada onun bölgesinde boşluklar doğdu ve açıklar verdik, ama bu kadarı makul karşılanabilir. Caner ise sol yerine sağ ayağını kullanmak zorunda kaldığı vakit (yani ters kanatta hücumdayken) çok sorun yaşadı, ama bunun dışında iki isim de kalitesini sahaya bilfiil yansıttı. Orta-kafa-gol taktiği takıntımızı, onların sağ-sol içlerden kat ederek yaptığı nizami servisler sayesinde terk edebileceğiz ancak. Caner'in hakem tarafından sebepsiz yere doğranması ise... neyse, onu hakemden bahsederken yazalım. (8,5/10)

Ryan Babel: Yine golünü attı, klasını gösterdi. Topu yere indirip içeri dalmak, ters ayakla Robben'vari biçimde topu çekip kaleyi yoklamak bizde bir tek onun yapabileceği bir iş. Çünkü bu iş için gereken öğelere, yani hem zamanlama, hem top kontrolü, hem sürat hem de bitiriciliğe toplu halde sahip olan tek kişi, o. Üstelik duran toplardaki hamle sezgileri de çok kuvvetli. Tek sorun, ara sıra oyundan düşmesi ve gerekli pasları zamanında yerine iletememesi. Ama forvet açısından sorun yaşadığımız yerlerde, veya Talisca'nın görevini yapacak birisini bulamadığımızda bize çare yine o olacak. (8/10)

Pepe: Golünü yine aynı usullerle attı; yani doğru yerde doğru zamanda olarak. Köşe vuruşlarındaki en büyük gol tehdidimiz kendisi. Fakat ikinci yarıda savunmada çok hata yaptı ve neyse ki bedelini ağır ödemedik. Bu yönden aksamamalı. Hele ki, yanındaki isim Necip iken. (7,5/10)

Tolgay: İlk yarıda vardı, ikinci yarıda ise keşke hiç olmasaydı. İnatla onun ve Necip'in oyunda tutulması Şenol Hoca'nın hanesine büyük eksiler yazdırdı, orası kesin. Tolgay'ın orta saha civarındaki bir duran top organizasyonunu kafasına göre tuhaf bir biçimde geriye atarak kullanması, az daha bizim gol yememize sebep oluyordu (nitekim kalemizdeki ilk ciddi pozisyona bu tercih neden oldu). Artık o anda içinden/kafasından neler geçiyordu bilinmez, fakat bu pervasız karar bize pahalıya patlayacaktı. Daha sonra da ortalarda görünmedi. İkinci yarılarda oyunda olmaması lazım. Yerini acilen Medel veya Atiba almalı; bu süreksizlikle pek çok hedefi çöp edecek yoksa. (6/10)

Tolga: Başarısız değildi. Ama hep aynı tedirginlikle, yani Fevzi Tuncay'ın Galatasaray maçında yemiş olduğu gole (veya kendisinin Sporting ile Brugge maçlarında, Fabri'nin de Lyon maçında yediği türdeki gollere) benzer bir gol yememek için oynuyor ve çok gergin olduğu her halinden anlaşılıyor. Bu fakr-u zaruret döneminde güven vermesi çok zor. Ayrıca hareketleri de bu yüzden epeyce fevrî. Şimdilik bir sorun yaratmadı performansı belki, ama bu ruh hali ile kaleye duvar örmesi çok zor. (7/10)

Necip: Ah Necip ah... Seni savunmada oynatanlar utansın. Hatta, Adriano ve Roco yedekte beklerken inatla seni oynatanlar (bkz. Şenol Hoca) utansın. Bir türlü şu zamanlama, kademe ve müdahale yönlerini geliştiremedin. Böylesi kritik hatalarla da, puan kaybına ve yenilecek gollere hep davetiye çıkartıyorsun. Bu çok normal, çünkü sen bir stoper değilsin. Ama mecburen orada oynatılıyorsun. Tolga ile Necip'in müzmin zaafları bizim zayıf karnımız ve bunu bilen rakipler de elbette maçın ilk düdüğüyle birlikte bu iki ismi "işlemeye", onların üzerine oynamaya başlıyorlar. Psikolojilerini ve zihinsel rahatlıklarını taze ve diri tutmaları şart Tolga ile Necip'in. (5/10).

Vagner Love: Oyun kısırlaşmışken, Beşiktaş da iyice geriye yaslanıp uzun toplarla ileride kontra şanslar arama yöntemini tercih etmeyecekken oyuna niye Love alındı, onu hiç kimse çözemiyor. Ama görünen köy kılavuz istemez; Love'ın miadı dolmuş. Son vuruşları, bitiriciliği ve ceza alanındaki "gres yağı akıcılığı" artık köhnemiş vaziyette. Net bir gol fırsatını da bu yüzden değerlendiremedi. Derhal kiraya verilmeli. Çünkü süratsiz bir Love'dansa Necip'i forvete koymayı yeğlerim. (3/10)

Adriano: Caner bu kadar formdayken benim gönlüm onu Pepe ile birlikte savunma göbeğinde oynatmaktan yana; Medel'i de Oğuzhan'ın yanına/arkasına koyabiliriz. Oyuna girer girmez kalitesini gösterdi ve tedirginliğin gamını tasasını asgariye indirdi. Seviyoruz kendisini. (8/10)

Enzo Roco: Oyunda kaldığı kısıtlı süre boyunca bize savunma açısından yeteneklerini sergileme imkânını pek bulamadı belki, ama hücumda iki kez ileri çıktı ve ikisinde de mutlak bir gol fırsatı yarattı. Yani, Pepe'nin hücumda yaptığına benzer kalitede işler çıkartabileceğini düşündürttü. Sırf bu yönüyle bile çok kıymetli olacak, çünkü Pepe'nin ne zaman kart görme hastalığına tutulacağını veya kademede aksayacağını kimse bilemez. Beşiktaş'ımıza hayırlı olsun kendileri. (7,5/10)

Şenol Güneş: Deneysellik açısından Q7'nin kulübeye çekilmesini anlayabilirim, hatta desteklerim. Gökhan Töre henüz forma girememiştir, Negredo da Larin'e kıyasla düşük bir formdadır ve bu yüzden bu iki isim de yedek bırakılır; bunu da kabul ederim. Atiba artık yaşlanmıştır, yerine alternatifler aranırken dinlendirilmesi gerekir, buna da 'tamam' derim. Ama Adriano ve Roco varken Necip'in tandemde tercih edilmesi ve onca hatasına rağmen (tıpkı Tolgay gibi) İNATLA oyunda tutulması Şenol Hoca'nın saygınlığını çok zedeliyor. Larin'in boşu boşuna oyundan alınıp yerine Love'ın sürülmesi ise tümden ezbere yapılmış bir "menajerlik oyunu değişikliği" esintisi tadındaydı. Hocanın artık bazı sabit fikirlerinden vazgeçmesi ve taraftarın ısrarla gördüğü şeylerin İNATLA hilafına işler yapmayı bırakması lazım - hele de Akhisar kadar zorlandığımız bir rakibe karşı. 10 basamaklık bir merdivende ilk 7-8 basamağı onun dehâsı ve oyun anlayışı sayesinde çıkıyoruz, fakat son 2-3 basamağı onun inatları ve kötü tercihleri yüzünden çıkamıyoruz. Özetle böyle. (6,5/10)

Bülent Yıldırım: Muhtemelen ligin en korkak baş hakemi. Yaptığı hataların ve verdiği saçma kararların o kadar farkında ki (bunların sayısı en az 20'dir ve bu çok ciddi bir rakamdır), sahada zerre otorite kuramadı. VAR sistemini bile kullanamıyor, VAR sistemi genellikle ona var olduğunu hatırlatmak zorunda kalıyor. Caner'e gösterilen kart başta olmak üzere, Cem Papila'yı fena halde anımsatan bir yönetim sergiledi ve "en güzel duyguların katili" oldu. Yazık da oldu. (2/10)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder