23 Temmuz 2018 Pazartesi

Adı Mesut, Soyadı Bahtiyar Olsun...

92 maç ve 23 gollük bir karneden sonra, Mesut Özil, dün itibariyle Alman Milli Takımı'na veda etti. Bu, buruk bir vedaydı. Zira Dünya Kupası'ndaki başarısızlıktan sonra bir günah keçisi aranıyordu ve Almanya-Türkiye arasındaki siyasi polemiklerin ayyuka vardığı bu günlerde, Mesut'un diğer gurbetçi futbolcularla birlikte ülkemizin başat siyasi figürüyle bir araya gelmesi, onu açık hedef haline getirdi.

Evet de, niye sadece Mesut?


Çünkü, başarısızlığa uğradı Almanya. Başarısızlığa hiç alışık olmayan bir ekol, başarısızlığa uğradı. Ve bu yüzden, ne yapacağını bilemedi.

Tıpkı, 2004'te, Avrupa Şampiyonası'nda gruplardan çıkamadığı zamanki gibi.

O zaman da 2002'nin finalisti olan kadro gitmiş, yeniden yapılanma süreci başlamıştı. O günkü planlama, Almanya'nın altyapı sistemini ve bugününü hazırlamıştı.

Peki, o 'başarısız' kadrodaki oyuncular da böylesi ithamlara mı maruz kalmıştı?

Hatırlayalım, Kevin Kuranyi, Lukas Podolski, Miroslav Klose gibi Polonya ve Macaristan asıllı; David Odonkor ve Gerald Asamoah gibi de Afrika kökenli oyuncular boy göstermişti 2004'te o formayla.

Hatta, Asamoah bize ilk "siyahî Alman milli futbolcu" numunesini yaşatmıştı.

Evet, eleştiriler olmuştu. Ama böylesi şeyler olmuş muydu? Yani tek bir oyuncu, üstelik sahadaki başarısızlığı sebebiyle değil de, saha dışındaki 'kökenleri' ve resmî törenle yapılan bir seramoni yüzünden eleştiri kurşunlarına maruz kalmış mıydı?

Hayır.

2004'tekiler, sahadaki kötü oyun için eleştirilmişti sadece. Kökenleri sebebiyle değil.

Hatırlayalım, Mesut'un Türk Milli Takımı'nı seçmediği günleri. Nuri Şahin'in, Yıldıray Baştürk'ün, Altıntop kardeşlerin, hatta Muzzy İzzet'in gittiği yoldan gitmemeyi seçen Mesut, tercihini Almanya'dan yana kullanarak profesyonel kariyeri adına doğru bir tercih yapmıştı.

Çünkü Alman Milli Takımı'nda boy göstererek dünya futbolunun vitrininde yer almak, çok daha avantajlıydı.

Mehmet Scholl'ün izinden gitmişti. Scholl, Türk kökenlerini (kendince haklı bir biçimde) reddedip bir de üstüne 1996'da Avrupa Şampiyonluğu yaşayan kadroda yer aldığı için, Alman kamuoyu tarafından böylesi bir kutuplaştırma yaşamamıştı.

Ama Mesut, bugün bunu yaşadı. Çünkü bir Dünya Kupası'nı kazandıktan sonra, ikincisinde fena halde sınıfta kalan bir kadroda yer aldı ve siyasi polemiğe dönüşen bir zamansız davete icabet ederek Almanların eline koz verdi.

Almanlar haksızdı. Ama güçlüydüler. Güçlü olan, haklı çıkmayı bir şekilde başarırdı.

Evet de, güçlüyken ve başarılıyken, zaten herkesin yüzü güler.

Başarısızlık gelince, güç tehlikeye girince, herkesin asıl rengi ortaya çıkar.

Mesut da, Almanya'nın rengini görmüş oldu.

Almanya'nın 2014'teki başarısı, Alman asıllı futbolculardan gelmedi.

Tıpkı, 2000'lerin başından itibaren basketboldaki başarılarının da Alman asıllı basketbolculardan gelmediği gibi.

Öyle ya, Dirk Nowitzki, Demond Green, Pascal Roller, Mithat Demirel, Ademola Okulaja, Misan Nikagbatse, Marko Pesic, Chris Kaman, Shawn Bradley, Dennis Schröder çok mu safkan Alman'dı?

Peki, niye bu pis ırkçılık 'rengi' var şimdi Alman gökkuşağında?

Çünkü, henüz yeniler.

Başarısızlığa uğramakta da yeniler, kendilerinden olmayanlarla birleşerek yapılanmakta ve güçlenmekte de yeniler.

Tökezliyorlar ve alışkanlıklarının bozulmasını hazmedemiyorlar.

Bu yüzden de, Thomas Müller'in, Werner'in, Reus'un, Kroos'un, Khedira'nın, Brandt'ın, Draxler'in, Gomez'in, Kimmich'in, Hummels'in, Neuer'in, Löw'ün çuvalladığı yerde, fatura Mesut ve İlkay'a kesiliyor.

Götze'nin formsuzluk, Sane'nin de uyumsuzluk yüzünden kadroda olmayışı, Mesut'tan biliniyor.

Yanlış yapılıyor. Ama, insanın doğası bu: kolaya kaçmak.

Zor durumda makul ve mantıklı olanı yaparak değil, içgüdüsel olarak beslediği hisleri açığa çıkararak davranmak.

Mesut, dün itibariyle kefaretini ödedi ve bir döneme nokta koydu. Sırada belki İlkay ve Emre Can var. Hatta o hazırlık maçlarındaki eleştiri ıslıkları, İlkay için de işleri gayya kuyusuna atmış olabilir şimdiden.

Peki, Almanlar bu hatadan dönerler mi? Veya bir gün bu hatalarını kabullenip, pişman olurlar mı?

Elbette hayır.

Güçlü olana terstir pişman olmak.

Bunu dile getirmekse, büsbütün güçsüzlük emaresi addedilir.

Misal; Almanya, tarihteki hangi hatası yüzünden, kimden samimi şekilde özür dilemiş ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder