29 Haziran 2018 Cuma

Dünya Kupası ve Dünya Şampiyonası

28 Haziran'da oynanan spor müsabakaları, eğlendirici olduğu kadar önemliydi de. Bir yanda 2018 Dünya Kupası'nın gruplar aşaması sona erdi, ikinci tur eşleşmeleri belli oldu; diğer yanda ise, Dünya Basketbol Şampiyonası elemeleri kapsamında 12 Dev Adam, Ukrayna ile Ankara'da karşı karşıya geldi. Ayrıca, Filenin Sultanları da yine tarih yazdı. Voleybolu uzmanlarına bırakıp, diğer iki turnuva için de az ve öz (!) kelamlar etmek icap eder:


Dünya Kupası'nın ilk safhası, yani gruplar, gerçekten ilginç manzaralara sahne oldu. Almanya, Polonya, İzlanda gibi ekipler, geçmişteki karnelerine oranla bizleri hayal kırıklığına uğratırken, Japonya gibi (tahminlerimizi de haklı çıkartan) bazı ülkeler bizi sevindirdi. İkinci tur eşleşmelerine geçmeden önce, Rus ve Çin bahis mafyasının, maçlara hem hakemler hem de takımlar açısından nüfuz ettiği yönünde gündeme gelen iddialara az da olsa katıldığımı söylemek isterim. Zira Meksika-İsveç, Almanya-G.Kore, Belçika-İngiltere, Belçika-Panama, İran-İspanya gibi maçlarda, müsabakayı anlatan spikerlerin bile dikkatini çeken 'danışıklı dövüş' unsurları oldu. Futbolun kâr marjı bu kadar yüksekken, şampiyona da Rusya gibi bu bahis işlerinin dev membalarından birinde düzenleniyorken, yer altında el altından bazı şeylerin dönmeyeceğini düşünmek zaten gaflet olur..

Gelelim, ikinci tur eşleşmelerine. Kısa kısa, eşleşme ve favori tahmini üzerinden gidelim:

Fransa - Arjantin: Fransa, "takım". Hem de süper bir takım. Ama lideri yok. Arjantin'de ise lider var, "takım" olgusu yok. İşi son dakikalara bırakmazsa, Fransa kazanır. Yoksa, Messi bu, rahat durmaz..

Uruguay - Portekiz: Sert bir maç olacak, muhtemelen en az 1 kırmızı kart çıkacak. Uruguay çok iyi bir savunmaya ve kaleciye sahip ve turnuvada halen gol yemediler. Portekiz ise Ronaldo olmadan sıradan çinko karbon pil ayarında. Uruguay 1 gol farkıyla galip gelir.

İspanya - Rusya: Rusya, misyonunu doldurdu. Buraya kadar ve bu şekilde gelmeleri bile beklenmiyordu. Eski günlerini mumla aratsa bile, Iniesta varken, İspanya favori.

Hırvatistan - Danimarka: Güzel ve teknik futbol oynayan Hırvatlar, oyunu bir kaşık suda boğmaya çalışan Danimarka'ya karşı ilk 65 dakikada gol atamazlarsa, Danimarkalılar galip gelir. Ortada bir maç.

Brezilya - Meksika: Brezilya, felaket. Meksika savunma ve hücum kurgusu ise, son maça dek şahaneydi. Ama gelenekler gösteriyor ki, Meksika'nın motoru burada stop ediyor. Ne yazık ki, Brezilya kazanır ve adam yerine konur, adam muamelesi görür.

Belçika - Japonya: Gönlümün efendisi Japonya olsa da, Belçika fena halde formda. En az 2 farkla Belçika alır.

İsveç - İsviçre: Öncelikle bu eşleşmeyi nasip eyleyen Tanrı'ya şükranlarımı (!) sunuyorum. İsim benzerlikleri yüzünden her turnuvada gönlümden bu eşleşme geçerdi. Muhtemelen İsveç, umarım İsviçre kazanır. Ama en azından uzatmalara (golsüz) gidileceği kesin.

Kolombiya - İngiltere: Geç açılan Arap atı misali Kolombiya, 3 yaşlı İngiliz taylarına karşı.. Ama bu ganyan değil, futbol. İngiltere şu an için yarı finale göz kırpıyor. Kolombiya plase, ama tek şansları, 1-15 veya 80-90 arası dakikalarda goller atıp sürpriz yapmak.

******************

Geçelim, Dünya Şampiyonası'na. Yani, basketbola.

Elemelerde İsveç'e karşı bile 58 sayıda kalarak mağlup olduğumuzu gördü bu gözler. Letonya as kadrosuyla gelse zaten canmıza okurdu. Dünkü Ukrayna maçı, hem bu grup hem de üst grup açısından hayatî öneme sahipti. Ve gördük ki biz, Cedi-Furkan Korkmaz ikilisi olmasa, yine nal toplayacağız...

Maçın ilk çeyreği, en derin korkularımızı gün yüzüne çıkartacak kadar Ukrayna lehine geçildi. Rakibimize oranla fiziksel açıdan zayıf, yorgun ve düşük olmamız bir yana, asıl mesele, hiçbir as veya yedek oyuncumuzun kendi kulüp takımlarında bir hücum odağı olmaya alışmaması, alışanların ise (bkz. Wilbekin, Semih ve Sertaç) formsuz olmasıydı. 12 Dev Adam'ın içinde, hücumu forse edebilecek, ağırlığını koyup inisiyatif alabilecek hiç kimse yoktu. Ta ki...

Evet, sadece ilk yarı oynayabilen ama orada da 20 sayı atıp dillere destan bir performans sergileyen Cedi ve son çeyrekte bayrağı ondan devralıp inanılmaz bir sürükleyicilikle hücumlara imza atan Furkan Korkmaz, işte bu noktada devreye girdi. İki genç NBA neferimiz, harikulade işler başardı. Metin Türen ve Doğuş Balbay da kendi rolleri (yani ortalığı karıştırıp fırsatları kollamak = Metin, Jeter'ı kilitlemek = Doğuş) açısından şahane oynadılar. Melih hiç gününde değildi. Savunmada da Semih'in dönem dönem ortaya çıkan etkileri olmasa, işimiz zordu. Hele ki, rakibin "Melih v3.1"i Gladyr böyle zindeyken.


Neyse ki, bu maçı layıkıyla, 80-66 kazandık. Tebrikler. Ama galibiyeti elde etmiş olmamız, ilk çeyrekte, hatta ikinci Letonya ve ilk İsveç maçında da gördüğümüz o kabus filmini ortadan kaldırmaya yetmiyor. Biz, takım halinde hücum edemeyen bir düzeye geldik. Doğru, milli takımlarda takım oyunu zordur, çünkü oyuncular senenin çoğunda birbirleriyle oynamaya alışmamıştır ve buna alışmak zaman alır. Fakat asıl mesele, hemen her milli takım bu kaosu yaşarken, bizim hücum açısından onlar kadar etkili olamamamız. 

Cedi ve Furkan olmasa, hücumda 40 sayıyı bile zor aşardık. Her iki potada da eşit derecede etkili isimlerimiz yok, daha ziyade, sadece savunmada üst düzey kalite arz edebilen oyuncularımız var. Hücumda bu kaliteyi sergileyebilen oyuncumuz hiç yok. Atletizm, hız, güç, çabukluk elbette ki mühim eksiklerimiz, fakat asıl mühimi, keskinlik. Bu yüzden Wilbekin'i devşirmeye muhtaç kaldık. Zira ligimizdeki yerli oyunculara, bireylikleri, bireysel hücum kabiliyetleri unutturuldu ve sadece takım olmak ve yabancı takım arkadaşlarının yanında geri planda kalan taşeronlar olmak öğretildi. Oysa savunma takım halinde, hücum ise hem bireysel hem de takım olarak yapılabilecek bir şeydir. Ve biz, bu alışkanlıklar yüzünden, birey olmayı, bireysel birer hücum silahı olabilmeyi unutuyoruz. Fakat her insanın kabiliyetleri farklıdır ve bu kabiliyetler, bu farklar avantaj haline getirilerek bir takım yaratılmalıdır, unutturulup tek tipleştirilerek değil.


Bakalım, İsveç maçında da böyle 'tebrik' ve 'takdir' edebilecek miyiz Devlerimizi? Ve umarım, kısa süreli ve hafif de olsa, oyuncularımız sakatlığa maruz kalmazlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder